Hem mecazi hem gerçek anlamıyla giderek yaygınlaşan “yersiz yurtsuzluk” devrinde sığınabilecek farklı “evleri” keşfetmek daha da elzem hale geliyor, çünkü her insanın yaşam yoluna devam edebilmesi için kapsayıcı alana ihtiyacı vardır. Bu, öncelikle hayatta kalmak için gerekli olan somut bir alan (anne kucağı, güvenli bir barınma alanı, topluluk vb.) olabilirken, içselleştirdiğimiz kaynaklar ile soyut bir olguya da evrilebilir.
Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında Clarissa Estes, özellikle kadınlar için eve dönüş yolunu ararken yol gösterici bir kandil yakıyor. (Kitaptan bir bölümü sesimden dinleyebilirsiniz :)
Yuvaya kavuşmak nedir? Geri dönmek, anımsadığımız yere gitmek içgüdüsüdür. Kişinin ister karanlıkta, isterse gün ışığında olsun, evinin yerini bulma yeteneğidir. Hepimiz eve nasıl döneceğimizi biliriz. Ne kadar uzun sürmüş olursa olsun, yolumuzu buluruz. Gecenin içinden, acayip topraklardan, yabancı kabileler arasından haritasız geçer ve yol boyunca karşılaştığımız tuhaf kişilere sorarız: “Yol hangisidir?”
Ev nerededir? sorusunun tam yanıtı daha karmaşıktır… ama bazı bakımlardan içsel bir yerdir; mekandan çok zaman içinde bir yer, bir kadının kendisini tek parça hissettiği bir yer… Ruh gözleriyle odaklanırsanız pek çok, pek çok yerde evi görürsünüz.1 (Estes 318 - 321)
Bu durumda, ev tanımı herkes için değişkenlik gösteriyor; hatta zaman içinde de değişebilir. Sizin zaman zaman sığındığınız “içsel eviniz” neye benziyor?
Estes, Clarissa Pinkola. Kurtlarla Koşan Kadınlar. Çev. Hakan Atalay. İstanbul: Ayrıntı, 2013.
Share this post